"Arnavutluk'tan 1870 yılında göçen Hacı Sadık Bey, İstanbul'da çokça satılan bozayı farklı yorumlamak istemiş ve darı irmiğini, su, şeker ve maya ile fermente ederek şimdi içtiğimiz bozanın formülünü geliştirmiş. Şimdilerde 4. nesil aile bireyleri ile imalatlarına devam ediyorlar. Senelerdir İstanbul'da yaşıyor olamama ve Vefa Bozasını markette satılan haliyle almama rağmen hiç esas yerine giderek boza içmemiştim. Bu bölgeden geçerken mekana uğrayalım dedik. Karşısında taze kavrulmuş sarı leblebi satan kuruyemişçiden leblebileri alıp, mekana girdik. İçerisi çok kalabalık, uğultulu ve curcunaydı. Şans eseri bir masa boşaldı ve biz de bir köşeye oturabildik. Bardağı 3 TL'den bozalarımızı alıp içmeye başladık. Lezzet olarak marketten aldığımız bozadan hiç bir farkı yoktu. Ben biraz daha mayalanmış bir boza bekliyordum fakat oldukça yumuşak içimli bir boza ile karşılaştım. Bu biraz beni hayal kırıklığına uğrattı. Karşı kuruyemişçiden alınan leblebiler taze ve çok lezzetli. Mekan iç ortamı gerçekten tarihi hissettiriyor. Atatürk'ün boza içmiş olduğu bardağı görmem de beni mutlu etti. Her ne olursa olsun, bu atmosferi yaşamak için gelmekte fayda var..."
"Eski İstanbul dokusunu iliklerinize kadar hissedebileceğiniz bir muhitte, tarihi bir mekan. Atatürk'ün bardağı baş köşede sergileniyor. İsterseniz kapının önünde arabaya servis yapıyorlar. Ama içeride oturup bu tarihi dokuyu yaşamayı tercih ediyorum. Bozayı her ne kadar bayılarak tüketmesem de ortamı yaşamak için ara sıra gidiyoruz. Girmeden karşısındaki kuruyemişçiden leblebi almak bir ritüeldir"