info@mekan.com

mekan.com Editörleri Sizler İçin Gezdi: En Yeni Balat Rehberi

8 Mart 2016
mekan.com Editörleri Sizler İçin Gezdi: En Yeni Balat Rehberi
Bizans’ın en büyük sarayına ev sahipliği yapmış, İstanbul’un fethi ve sarayın yok olmaya yüz tutması ile beraber önce at ahırlarına dönüşmüş, daha sonra da  İspanya'dan gelen Yahudilerin buraya yerleştirilmesiyle yakın zamanlara kadar Yahudi mahallesi olarak varlığını sürdürmüş olan Balat ve Fener turumuzun en özel mekanlarını ve yepyeni çehresini bu yazıda sizlerle paylaşmak istiyoruz. 



Son birkaç yıla kadar tehlikeli ve harabe olarak düşünülüp endişe yaratan Balat, son gezimizde bizi adeta şaşkına çevirdi. İstanbul’un ''yeni Moda''’sı, ''yeni Cihangir''’i olma yolunda ilerleyen Balat ve Fener, özünü zedelemeden yeniden ayağa kalkıyor. Sulukule ve Tarlabaşı semtleri gibi, ‘’yenileme’’ adı altında bir kıyıma izin vermeyen Balatlılar, yaşadıkları yere sadakatle sahip çıkıp tüm restorasyon çalışmalarını bireysel yürütüyorlar. Bu da mahalle halkıyla, sonradan Balat’a gönül vermiş insanların kaynaşmalarına ve yüzyıllardır süregelen etnik zenginliğin devamına vesile oluyor. İstanbul’a şöyle bir baksak, kaç tane semt kaldı ki herkesin birbirini tanıdığı? Yadırgamadığı, yargılamadığı ve de sorgulamadığı…

Dar yapıda ve genellikle üç katlı olan evlerin ikinci katından taşan cumbalar, insanı tarihsel bir masala sürüklerken, her bir adım ayrı bir meraka sebebiyet veriyor. Yaşanmışlığı bu kadar yoğun, bu kadar ilginç ve şipşirin Balat - Fener turumuzun ilk mekanına da, bu efsaneleşmiş evlerinden yola çıkarak başlıyoruz.

Balart Sanat Evi



Balat sahilden, Köfteci Arnavut’un hemen yanından içeriye girdiğinizde, sağ köşede rengarenk bir vitrin sizi karşılıyor olacak. Balat’ın birbirinden güzel evlerinin birebir modellendiği ve boyanarak seramik eşyalara dönüştüğü bu yer, Balart Sanat Evi. Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik Bölümü mezunu Beyhan Gürsoy, tam 16 yıl önce bulundukları evi satın alarak restorasyonunu yaptırmış ve atölye olarak kullanmaya karar vermiş. Balat’ın ilk restore edilen evlerinden olan Balart Sanat Evi, kişilerin özel olarak ayarlayabildikleri gün ve saatlerde atölyeler düzenleyerek, seramiğin emeğini, Balat’ın o büyülü atmosferinde sanata dönüştürüyor. Seramik yapımıyla ilgilenmiyor olsanız bile, Beyhan Hanım’ın hoş zevkiyle yeniden yarattığı mekanı mutlaka görmenizi tavsiye ediyoruz. İçerisinde mum yanabilen rengarenk Balat evlerinden ve diğer Balat’a özgü hediyeliklerden satın almanız da mümkün. Hiç olmadı, Beyhan Hanım’ın kapısını tıklatıp, misafirperverliğini ve hoş sohbetini deneyimleyin.

Köfteci Arnavut



Balat’ın en meşhur mekanı belki de, Köfteci Arnavut. Sahilden içeriye girerken hemen köşeye konuçlanmış mekanı, 3. nesilden Mine Hanım işletiyor. 1937’de kurulmuş olan mekanın asıl adı ‘’ Mavi Köşe Lokantası’’, fakat halkın taktığı bu isim daha çok benimsenmiş ve namını Köfteci Arnavut olarak duyurmuş. Menüde, Mercimek ve İşkembe Çorbası, Köfte, Piyaz ve günlük değişen sulu yemek servis ediliyor. Mütevazı mekanın ziyaretçileri her kesimden olsa da, servis hep aynı kalitede devam ediyor.



Mine Hanım, dedelerden gelen köfte tarifini hiç bozmadan günümüze taşıdıklarını ve ortamın samimiyetinin herkesin eşit görüldüğünden kaynaklandığını belirtiyor. Farklı bir salçalı sos, sivri biber, rendelenmiş havuç ve kuru soğan ile servis edilen köftelerin tadı gerçekten çok iyi. Akşam yemeğini Köfteci Arnavut’ta yemeyi planlayanlara küçük bir uyarımız var: Köftelerin lezzeti maalesef gün içinde çok hızlı tükenmelerine ve akşama kadar kalmamalarına neden oluyor. O nedenle, iyisi mi siz öğle yemeğini Köfteci Arnavut’ta yiyecek şekilde program yapın. 

Tarihi Balat Turşucusu



Daha Balat’a girer girmez, çevredekiler etrafı keşfetmeye çalıştığımızı anladıkları anda, bizi Tarihi Balat Turşucusu’na yönlendirdiler. Nefis bir koku ve sımsıcak bir gülümseme karşıladı bizi dükkanda. Sahibi Mustafa Bey, hemen salatalık turşularından bir tane ikramda bulundu. Ardından da biraz sohbet ettik. Yaklaşık 70 yıllık olan bu turşucu, ustasından kendisine kalmış ve aynı gelenekle bu günlere gelmiş. Enfes turşu suyundan sonra sohbetimizi bitirirken, esnaflığın ve komşuluğun ölmediğini gösterir bir davranışla, Balat’ın en eski, ünlü ve iyi işkembecisine bizi gönderdi.

Fetih İşkembe



1973 yılından bu yana hizmet veren ve başka hiçbir yerde şubesi bulunmayan Fetih İşkembe Salonu, müdavimlerinin her daim yüzünü güldürmeyi başaran mekanlardan biri. Öyle ki, yoğunluk nedeniyle sahibiyle fazla sohbet etme şansı bulamadık ama mis gibi kokular ve müşterilerin suratındaki memnuniyet herşeyi anlatmaya yetti. 

Derviş Baba (Deliler, Abdallar, Meczuplar, Aşıklar Kahvehanesi)



Derviş Baba Kahvehanesi’nin doğuşu şöyle anlatılıyor: Balat’ta, Sulukule yıkımından sonra kışın ortasında açıkta kalıp parkta yaşamaya çalışan ailelere, evlerine yemek götüremeyen babalara ve kahvelerden, lokantalardan kovulan, aileleri utandığı için de dışlanan mahallenin delilerine sahip çıkınca ortaya çıkan bir fikir. Evet, Derviş Baba Kahvehanesi, yalnızca bir kahvehane değil.





Toplumsal sorumluluklarının bilincinde olan gönüllülerin bir araya gelerek Suriyeli çocuklara ve çevrede yaşayan kadınlara okuma - yazma öğrettikleri, evsizlere ve ihtiyacı olanlara yemek yardımı yaptıkları, evine yemek götüremeyenlerin ihtiyaçlarını karşıladıkları, yardıma ihtiyacı olan herkese sağlık, eğitim ve iş bulma konularında sevgiyle destek veren bu topluluk, Kasım 2009’da Mimar Ali Denizci ve Hürriyet Gazetesi Yazarı Musa Dede tarafından kurulmuş. Yeni mekanında, şirin bir bahçe içinde hizmet veren Derviş Baba’da, içeriye girdiğiniz an tütsü kokusu ve dingin müziğin enerjisi tüm benliğinizi sarmaya yetiyor. Mevlevihaneyi andıran mekanda, hoş sohbetlerin de düzenlendiğini söylemeden geçmeyelim. 

Cumbalı Kahve



Balat’ta henüz 8 aydır varolan Cumbalı Kahve, şimdiden en çok tercih edilen mekanlardan biri olmayı başarmış. Sahibi Serhat Bey tarafından en küçük ayrıntısına kadar el emeği olan mekanın kahveleri, en iyi çekirdekler seçilerek özenle hazırlanıyor. Mavi rengi ve dekoruyla hemen dikkat çeken Cumbalı Kahve’de bir keyif yapmadan turunuzu bitirmeyin.

Kulis Vintage



Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü mezunu olan Sinan Bey, sinema filmi ve dizilere kostüm tasarlıyor. Kendisi de Balat’ta yaşayan Sinan Bey, eşiyle birlikte Balat’a ilk geldiklerinde çok beğendiklerini ve yerleşme kararı aldıklarını belirtiyor.



Kulis Vintage’da her döneme ait kostüm, aksesuar ve ayakkabı bulmanız mümkün olduğu gibi, Balat esnafıyla aynı samimiyeti taşıyan Sinan Bey’in sohbeti de dükkanı ziyaret etmeniz için bir sebep.

Coffee Department



Eskiden klasik bir kahvehane olan Coffee Department, Balat’ın en yeni mekanlarından biri olarak hizmet vermeye başlamış. En iyi kahve çekirdeklerini, kendileri kavurarak enfes kahveler sunuyorlar.



Mekanla ilgili en sevdiğimiz şey, ferah iç dizaynının yanı sıra, dışarıda bulunan masalarda mahallenin yaşlılarının oturup dinlendiği, çocukların misafirlerle sohbet edip, içerideki kitapları okuyabildikleri aile ortamı. 

Tarihi Taş Fırın Evin Unlu Mamülleri



İçeriden sokağa taşan mis gibi hamur kokusuna kayıtsız kalmak elde değil! İçeri girdiğimiz anda fırından taze çıkmış, sıcacık galetayı da tadınca birkaç paket almadan çıkamadık. İlk sahipleri Rum olan Taş Fırın, şimdilerde 2. nesile geçmiş olan bir aile tarafından işletiliyor. 40 senelik fırın ustası, tüm maharetini Tarihi Taş Fırın’ın yıllanmış lezzetiyle bir araya getirerek, enfes tatlar yaratıyor.

Murat Efe Prop House



Balat, Vodina Caddesi üzerinde yürürken, aralık kapıdan gördüğümüz değişik karakterlerdeki kostümlü mankenler ilgimizi çekti ve bir anda kendimizi Murat Efe’nin atölyesinde bulduk.



Sinema filmlerine kostüm, aksesuar vb. tasarlayan Murat Bey ve ekibi, çok güzel işler çıkartan bu mekanda, bizi güleryüzle ve samimiyetle ağırladılar. ‘’Çok kafa tipler’’ diye tabir edebileceğimiz Murat Efe ve ekibi gibi insanları görmek ve yaratıcılık fışkıran böyle mekanların varlığına şahit olmak mutluluk verici.

Naftalin Cafe Ve Vintage



Rengarenk bir mekanın ortasında yanan bir soba, babaanne evini andıran bir dekor ve içtenlikle gülümseyen insanlar… İşte orası Naftalin Cafe.





Eğer hava da şansınıza güzelse, kapısının önündeki masalarda ya da minderlerde oturup kitabınızı okuyabilir ve taptaze çayınızı yudumlayabilirsiniz. Hemen çaprazındaki Naftalin Vintage’dan da güzel bir şeyler denk getirebilirseniz keyfinize diyecek olmaz. 

Agora Antik



Yıllardır antika kapı koleksiyonu yapan Kemal Sabuncuoğlu, kapıları koyacak yer bulamamaya başlayınca Balat’taki bu yeri açmış. Önceleri sadece kapıların olduğu mekan, zamanla restorasyon için boşaltılan evlerden çıkan eşyalarla bir antikacıya dönüşmüş. Kemal Bey’in, Dükkanın Haliç’e bakan tarafında yarattığı ortam ise gerçekten görülmeye değer.

Aziz



Oyuncu Mesut Özkeçeci’nin ortaklarından biri olduğu, eski Şekerci Aziz, şimdilerde Aziz Cafe ismiyle hizmet vermeye başlamış. Ferah ortamı ve şirin dekorasyonuyla huzurlu vakit geçirmek isteyenler için enfes bir mekan. Servis elemanının en az mekan kadar olan naifliği ve ilgisi gözümüzden kaçmadı.



Ayrıca bir browni yapıyorlar, bugüne kadar yediklerinizi bir kenara bırakabilirsiniz. Saroz’daki bir çiftlikte hazırlanarak getirtilen reçellerden de alıp denemenizi şiddetle tavsiye ediyoruz.

Fındık Kabuğu Restoran



Trabzon’da çok meşhur olan, fındık kabuğu yakma geleneğini İstanbul’a taşıyan mekanın sahibi Hüseyin Öztürk, köfteleri kadar kuru fasulyenin de özel olduğunu belirtiyor. Erken saatlerde gitmenizi önereceğimiz mekanlardan biri olan Fınfık Kabuğu Restoran, diğer yemek seçenekleri ve zeytin yağlılarıyla da, Balat'ta çok popüler.

Sveti Stefan Bulgar Kilisesi



Pek çok konuda ilk olma özelliği taşıyan bu yapının, en önemli tarihi ve siyasal özelliklerinden belki de ilki, İstanbul’un fethi ile beraber Fatih Sultan Mehmet’in koyduğu Yahudi ya da Hıristiyan dini yapılarının inşa edilmesi yasağına rağmen yapılan ilk dini yapı olmasıdır. Bulgar cemaatinin 1858 yılında Osmanlı Hükümetinden aldığı izinle, 1889 yılında bir Osmanlı Ermenisi olan Mimar Hovsep Aznavur’a kilisenin mimari planlarının hazırlatılması işi, finansmanı sağlayan Bulgar hükümeti tarafından verilir. Fakat bunu ısrar sonucu kabul eden Osmanlı Hükümeti bir şart getirir; Kiliseyi 1 ay içinde yapmaları gerektiğini yoksa, iznin geri alınacağını duyururlar.



Bunun üzerine Bulgarlar hummalı bir çalışma başlatırlar ve bir ayda kiliseyi taştan yapamayacaklarından, kalıplara dökülen demiri tercih ederler. Parçaları gemilerle İstanbul’a getirip monte ederler. Böylelikle Türkiye’nin ilk prefabrik yapısı da inşa edilmiş olur. Amma ve lakin, 1 ay denilen süre bu işin biraz efsane kısmıdır. Demir parçaların montajı ve tamamen binanın inşaası 1,5 yıl kadar sürer. Dünya’daki tek demirden kilise olma özelliği de cezbedici taraflarından biridir kuşkusuz. Tam bir mücadele ve özgürlük simgesi olan bu kilise, şimdilerde restore ediliyor.

Agora Meyhanesi



Balat’a gitme sebeplerimizden biri de kuşkusuz, 1890’da Şarap Evi olarak hizmet vermeye başlayan ve zamanla İstanbul’un en özel meyhanesi ünvanına kavuşup, adına şarkılar besteleten, Agora Meyhanesi. İçerisinde kim bilir ne hikayeler barındıran bu büyüleyici yer, ‘’yenileme’’ adı altındaki büyük tehlikeden zorlu uğraşlar ve mahkemeler sonucu kurtulmuş ve 2013 yılında Yönetmen Ezel Akay ve Gazeteci Ersin Kalkan’ın ortaklığıyla restore edilip yeniden hayata geçmiş. İstanbul’un gezi rehberinden hiç eksik olmayan ve İstanbul’da görülmesi gereken mekanlar arasında ilk sıralarda yer alan Agora Meyhanesi, geçmişine ve meyhane kültürüne olan saygıyla şimdilerde dimdik ayakta, konuklarını ağırlamaya devam ediyor.



Mevsiminde, usulüne en uygun şekilde hazırlanan, hiçbir yerde göremeyeceğiniz zengin meze menüsünden seçim yapmakta epey zorlanacağınızı şimdiden belirtelim. Eski Ermeni, Rum mezelerinin yanı sıra, Ege otlarından hazırlanan mezeler için, Agora Meyhanesi çalışanları sizi en iyi şekilde bilgilendireceklerdir. 



Bu Agora Meyhanesi ziyaretimizde, kendimizi oldukça şanslı hissetmemize vesile olan, hem Balat hem de Agora Meyhanesi konusunda, dopdolu ve samimi bir sohbet gerçekleştirmemizi sağlayan Sayın Ersin Kalkan’a sonsuz teşekkürler ediyor ve tekrar görmeyi umut ediyoruz. Sohbetimiz esnasında kurduğu bir cümleyle de yazımızı sonlandırıyoruz: ‘’Meyhane’nin sesi insan sesi, mezesi ise sohbettir.’’



Ayrıca pek yakında, Agora Meyhanesi Şefi ile yapacağımız röportajda, Agora Meyhanesi ve mekanın en özel lezzetleri hakkında çok daha fazla ayrıntıyı sizlerle paylaşacağız. Bizi takipte kalın.
Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAZILAR

Havaların ısınmasıyla birlikte kısa da olsa tatil yapma ihtiyacı hissetmeye başladık bile!  Baharın getirdiği sıcacık hava, ılık ılık esen rüzgarlar, rengarenk çiçekler, yemyeşil ağaçlar, kuş sesleri ve daha birçok güzellik sayesinde, ruhumuz kışın yarat…
Sonbaharda bir yerlere kaçma niyetiniz varsa, gidilip görülesi en güzel yer şüphesiz Yedigöller. Göllerin çevrelediği ormanda, sararan yaprakların tablo gibi görüntüsü sonbaharda masalları aratmayan cinsten. Bu muhteşem görünt…
Bu yıl hem Ramazan Bayramı’nın hem de Kurban Bayramı’nın 9 gün tatil oluşu yüzleri güldürüyor. Yazın sıcak günlerine denk gelen bayram tatillerini çoğunluk şehir dışında, Ege ve Akdeniz kıyılarında geçiriyor. Kurban Bayramı tatili için s…
Ülkede kriz aldı başını gitti, turist gelmesi bir yana dursun işsizlik sebebi ile fiyatlar tavan yapınca yerli turistlerde tatil ve seyahat planlarını başka ülkelere özellikle de Yunan Ada’larına doğru taşıdılar. Yunanistan turizm açısından yıllardır adeta bir cennet olar…
Boğaziçi’nin Avrupa Yakası’nda camisi ile meşhur güzide semti Ortaköy, bu haftaki rehberimizde mercek altında. Geçmişi Antik Çağ’a kadar dayanan Ortaköy semti o dönemdeki ilk adını Bizans İmparatoru I. Basileios (hükümdarlığı 867-8…
Trafikti, iş stresiydi derken İstanbul’dan birkaç günlüğüne de olsa uzaklaşıp biraz huzur, biraz motivasyon depolamak için kendimizi doğaya bırakmak istiyoruz zaman zaman. İşte tam da o anlardan birinde yapılacak en güzel şeylerden bir tanesi Ağva’ya ka&…
İstanbul Beyoğlu’nun tarihi açıdan en zengin bölgesi olan Galata, eski Rum evleri, sinagogları, kiliseleri ve tabiki meşhur Galata Kulesi ile şehrin en çok ziyaret edilen semti. Diğer eski İstanbul semtlerine nazaran koruduğu dokusunun ve Arnavut Kaldırımlı sokakların &ccedi…
Şunun şurasında 10 yıl öncesine kadar, bahçeli evleri, ağaçlı sokakları ve parkıyla Kadıköy’ün en nezih semti olan Koşuyolu, son zamanlarda hızla açılan mekanlarla yeni yaşam merkezi olma yolunda ilerliyor. Eski sakin havasını aratsa da halen İstanbul’…
Bu hafta rehberimiz, Boğaziçi’nin en naif semti olan Kuzguncuk’tan. İstanbul Anadolu Yakası’nın ilk Musevi yerleşim bölgesi olan Kuzguncuk, tarihi yapıları, sakinliği ve vazgeçmediği mahalle kültürüyle nezihliğini korumuş nadir semtlerden biri. 17.…
Çok eski dönemlere ait bir içecek olan biranın Osmanlı’ya girmesinden yıllar sonra Bomonti Kardeşler’in 1890 yılında kurdukları Bomonti Bira Fabrikası, semtte keyifli bir kültürün başlamasına vesile olmuş. 1930’lu ve 50’li yıllar arasında, Bo…
İLGİLİ MEKANLAR
#
Mobil ile Her Yer Elinin Altında!
Yoldayken acıktığında ya da yeni mekanlar görmek istediğinde mekan.com uygulamasını kullanarak sana en yakın mekanları keşfet!
#
Restoran Paneli İşletmenizi internete taşıyın,
milyonlarca kişiye ulaşın!
HEMEN KAYIT OLUN